LAGIOKE.COM

Situs lagioke.com didirikan pada tanggal 12 Desember 2014. Awalnya situs ini menggunakan subdomain Blogspot 2011 silam, namun setelah banyak pertimbangan akhirnya ditahun 2014 berubah menjadi domain TLD.

Situs lagioke.com awalnya membahas tentang tutorial Blog, namun karena sudah banyak Blog-blog berbau tutorial maka situs ini beralih topik tentang informasi unik, menarik, dll.

SITUS LAINNYA
Admin lagioke.com, aktif juga dibeberapa Blog antara lain : blog.lagioke.com dan theme.lagioke.com
logoblog

Fizikte "YOKLUK" Nedir?



Madde ile boşluk (uzam) aynı enerjinin farklı yapısı (farklı yoğunluğu) olarak görülmelidir. Zira Kuantum kuramı göstermiştir ki “madde” dediğimiz nesneler hem dalga hem parçacıktırlar. Yani, parçacık veya parçacıklar küme’si olan madde türleri, ki bunlara gök cisimleri de dahildir, yerel olarak tanımlanamayan dalgasal yapılardır. Zira dalga bir tek noktada tanımlı değildir. Şu halde boşluk dediğimiz maddesiz ortam da tek bir noktada tanımlı olmadığına göre, Boşluk = Dalga = Uzam = Parçacık = Madde eşdeğer kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Kavramsal olarak madde ile boşluk (vakum) ayrılmazlarsa mantıksal olarak çelişkiye düşmemek için Aristo mantığındaki ‘Özdeşlik İlkesi’ terk edilerek Hem-Hem mantığı devreye sokulmalıdır. Önermemiz: “Madde hem vardır hem yoktur”, veya eşdeğer olarak “Boşluk, yoğunluğu çok az olan maddedir”. Burada önemli bir noktaya dikkat etmek gerekir. 

Boşluk tam olarak (100 de 100) boş olmadığına göre fiziksel yokluk mümkün değildir. Yokluk dendiğinde matematikteki “sıfır küme’si” akla gelmemelidir. Sıfır sayısı doğada bulunmaz. Sadece mantıksal olarak özdeşlik ilkesinden türer. Oysa ki yukarıda kullanıldığı şekilde “yokluk = Fiziksel yokluk” (doğadaki yokluk) şeklinde anlaşılmalıdır. Doğada ise mutlak “yokluk” yoktur. Var olan bir A nesnesi düşünün. Özdeşlik ilkesine göre A ancak kendisine eşit olabilir. Yani, A = A dır. Eğer eşitliğin sağındaki A terimini sol tarafa aktarırsak A – A = 0 olur. Burada “0” küme’sini tanımlamış oluyoruz. Diyoruz ki, bir nesneden kendisini çıkarırsak geriye hiçbir şey kalmaz. Ama bir nesneden kendisini çıkarabilir miyiz? 

Bir nesneyi bir ortamdan veya bir kümeden çıkarabiliriz. Kendisinden çıkaramayız. Şu halde “sıfır” sayısı gerçek (fiziksel) bir kavram değildir. Sadece bizim mantık sistemimizin gerektirdiği bir kavramdır. Oysa ki Hem-hem mantığında bir kavram hem kendisi hem de zıt kavramı pekala olabilir. Şu halde A = B olabilir. Klasik mantıkta A – B = 0 olmalıdır. Oysaki, Hem-hem mantığında A – B = C gibi sıfırdan farklı bir değer alabilir. C’nin sıfır olma zorunluluğu yoktur. Aynı şekilde “Madde hem vardır hem yoktur” derken, buradaki “yokluk” kavramı “sıfır küme’si” değildir. “Yokluk” kavramı fiziksel “vakum” olarak anlaşılmalıdır. Klasik matematik doğa ile ilişkili önermeler üretmez. Soyut kavramlar ile çalışır ve onlar arasında, kendi mantık kuralları çerçevesinde, ilişkiler bulur. Oysa ki fizik düşüncesi doğrudan doğa ile ilişkili olmalıdır. Kullanacağı kavramlar doğadaki olaylara uygunluk göstermeli ve mantığı da doğa olaylarını açıklayacak kadar esnek olmalıdır. Katı Aristo mantığı doğadan kopuk, soyut ve ideal bir evrene uygun olabilir. Ama bizim fiziksel evrenimize uygun değildir. Zaten çelişkiler de bu yüzden belirmektedirler. Aristo mantığına zaman içinde “formel mantık” denmiştir, çünkü bu mantık “formları” (şekilleri) incelemek için yaratılmıştır. Eski düşünürler ideal bir dünya hayali peşinde evreni geometri ile açıkladılar. Geometri formlarla, yani şekillerle, ilgilenir. İdeal şekiller de doğru, üçgen, kare, daire, beşgen...gibi tanımları kolay olan simetrik ve oldukça basit çizimlerdir. Oysa ki etrafımıza baktığımızda doğada ne ideal doğru buluyoruz, ne de ideal üçgen. 

Doğada var olanlar hep karmaşık, eğik-bükük, yamrı-yumru, ideal olmaktan uzak şekillerdir. Fiziğin konusu da bu yapıları araştırmak ve neden böyle göründüklerine mantıklı yorumlar getirmektir. Doğadaki yapıları ve ilişkileri de formel mantık ancak bazı basit durumlarda açıklayabilmektedir. Daha temel sorularda ise yetersiz kalmaktadır. Bu bakımdan Hem-hem mantığı bize daha geniş düşünce ufukları açtığı görüşündeyim. Nesneyi “ancak fiziksel ortamdan çıkarabiliriz” dedik. Kendisinden çıkaramayız. Fakat fiziksel ortam kendisi ise o zaman nesneyi kendisinden çıkarabiliriz. Burada çıkarmak kavramını “yer değiştirmek” şeklinde algılamalıyız, tümüyle “yok etmek” şeklinde değil. Ortam belli bir noktada bir “dalga paketi” oluşturarak yoğunlaşıyor. Daha sonra bu dalga paketi ortamda bir bükülme yaratıyor. Bu bükülme diğer bir dalga paketinin yarattığı bükülme ile karşılaştığında ikisi arasında bir ortak yol (bükük ortam) oluşuyor. Bu ortak yol boyunca ilerleyen dalga paketleri birbirlerine doğru yaklaşıyorlar. Böylece bizim evrende gözlediğimiz kütlelerin birbirlerini çekmesi olayı gerçekleşiyor. Bu açıklama hem Genel Görelilik kuramına uygun olmakta hem de parçacık-dalga eşdeğerliği ile çelişmemektedir.

Saç dökülmesini önlemenin yolları



Önemli bir sağlık problemi bulunmuyorsa, ışıl ışıl ve gür saçlara yeniden kavuşmanın mümkün olduğunu biliyor muydunuz?

Saç dökülmesine karşı bunları yiyin

Mevsim geçişleri, stres ve dengesiz beslenme ile bazı zararlı alışkanlıklar, bağışıklık sistemimizi olumsuz şekilde etkileyen faktörlerden birkaçı. Ancak bu faktörlerden yalnızca vücudumuz değil, saçlarımız da aynı oranda etkileniyor, özenle bakılan saçlar tel tel dökülüyor. Ancak saç dökülmesini tamamen durdurmak mümkün. Saçlar yıkanırken, taranırken ya da kendiliğinden dökülebiliyor. 1 günde 50-100 adet saçın dökülmesi olağan kabul edilirken, bu miktar 100 telin üzerine çıkıyorsa, saçlarda belirgin azalma hissediliyorsa, saç telleri giderek inceliyorsa bunun altında yatan nedenleri öğrenmek ve gerekli tedaviyi uygulamak için doktora başvurmak gerekiyor. Çünkü saç dökülmesinin ardında demir eksikliği, romatizma, tiroit hastalıkları, çinko ve biyotin eksikliği gibi çeşitli pek çok sağlık sorunu yatabiliyor. Doktora başvurmakta gecikmek, eğer varsa hastalığın daha da ilerlemesine hem de saç dökülmesinin kalıcı hale gelmesine neden oluyor. Alınabilecek basit önlemlerle alışkanlıklara dikkat edilmesi, daha sağlıklı ve gür saçlara sahip olunmasını sağlıyor.


Saçlarınızı her gün yıkamayın

Saçlarınızı her gün ve fazla sıcak suyla yıkamayın. Bunun yerine günaşırı, ılık ve fazla basınçlı olmayan suyla yıkayın, saç tipinize uygun bir şampuan kullanın. Her yıkamada 2 kereden fazla şampuan veya sabun kullanmayın. Şampuanlama sırasında ise saç derisine hafifçe masaj yapın. Yıkamanın yanı sıra saçlarınıza haftada 1 kereden fazla fön çektirmeyin, düzleştirici veya maşayla şekillendirmeyin. Saç boyası ve perma gibi yöntemlerden uzak durun. Saçlarınızı seyrek dişli tarak ya da doğal kıllar içeren fırçalar ile her gün tarayın.

Bu besinleri tüketin

Gür saçlar için dışarıdan yaptığınız uygulamaların yanı sıra beslenme şekliniz de oldukça önem taşıyor. Saçların köklerini beslemek ve büyümesini sağlamak için gereken protein, fasulye, mercimek, yumurta, yağsız yoğurt ve peynir ile karşılanabiliyor. Her gün 2 dilim peynir, 2 bardak süt, 2 kase yoğurt seçeneklerinden birini tüketerek saçlarınızın protein ve kalsiyuma doyurun. Bunun yanı sıra, günlük 1 porsiyon ( 6 yemek kaşığı susuz) baklagil, 150 gr kırmızı et/ balık veya 1 avuç badem/yer fıstığı, içerdiği çinko ile saç diplerini uyarıyor, o bölgede yer alan hücrelerin metabolizmalarını düzenliyor.

Her gün 2 bardak süt için

Sağlıklı saçlar için önemli olan bir diğer vitamin ise biyotin. Biyotin ihtiyacı haftada bir kez karaciğer, böbrek, midye, ıstakoz, alabalık, haftada 2-3 kez tavuk göğsü, yumurta sarısı, baklagil, karnabahar veya patates ile karşılanabiliyor. Saçların ihtiyacı olan A vitamini için zengin yeşil yapraklı sebze ve taze fasulye; saçların doğal döngüsünü korumak için de E vitamini ve esansiyel yağ asitlerinden zengin ceviz, fındık veya bademden her gün bir avuç tüketin. Saç köklerini ve saç derisini koruyan, saçın uzamasını, parlaklığını ve dayanıklılığını sağlayan havucun ise günde 1 adet tüketilmesi yeterli. Bunu yanı sıra sağlıklı saçlar için gerekli fitoöstrojen miktarını karşılayan iç kabak çekirdeği de her gün 1 kahve fincanı kadar tüketilebilir.

Çeşitli tedavi yöntemlerini deneyin

  • Saç dökülmesine karşı birtakım yöntemler uygulanabiliyor. Bu uygulamalar şu şekilde sıralanıyor:
  • Kişinin öyküsü, muayenesi ve tetkik sonuçları birleştirilerek ihtiyacına göre oral vitamin, uygun serum ve şampuanlar önerilmesi,
  • Doktor tarafından hazırlanan karışımlar ile cilde enjekte edilerek saç köklerindeki yavaşlamış kan akımını hızlandıran, saçın ihtiyacı olan vitamin, mineral ve aminoasitler doğrudan saça en yakın damarlara ulaştıran mezoterapi uygulaması,
  • Yine doktorlar tarafından uygulanan, kişinin kendi kanından özel yöntemlerle ayrıştırılan plazmanın içerdiği trombosit ve büyüme faktörlerinin saç derisine enjekte edildiği PRP uygulaması,
  • Tüm tedavilerin yetersiz kaldığı ya da geç kalınmış durumlarda, özellikle erkek hastalarda saç ekimi uygulaması.

Sanallaştırma Nedir ?


Sanallaştırma bulut bilişim teknolojisinin oldukça önemli öğelerinden biri olarak öne çıkar. Bulut teknolojisinde programlara, kurulum olmaksızın erişim sağlanabiliyor. Sanallaştırma çoğu zaman Virtualization olarak da biliniyor. Sanallaştırmada fiziksel kaynakları dilediğiniz ölçüde parçalara ayırabilirsiniz. Bu sayede sunuculardan alınan verimlilik düzeyini ideal bir noktaya taşıyabilirsiniz. Söz konusu süreç aynı zamanda sizi maddi bir yükten ve iş gücü kaybından da kurtarır. 

Kullanıcı Dostu Bir Sistem

Kullanıcılara büyük bir özgürlük alanı sunan sanallaştırmada, adından da anlaşılacağı üzere somut aygıtlar, soyut bir hale evrilir. Bölünen kaynaklar soyutlama sonrası farklı bilgisayarlarda yer bulabilir. Donanımsal parçalara harddisk, ram ve ekran kartını örnek olarak gösterebiliriz. Bunun haricinde bilgisayarın yazılımsal parçalarını da soyutlama yoluyla paylaştırılabilir. Bu noktada da güvenlik programlarını ya da işletim sistemlerini örnek olarak sunabiliriz.
Sanallaştırma özellikle dijital platformlarda aktif olarak rol oynayan firmalar adına adeta kurtarıcı olmuştur. Ofislerde, laboratuar ortamlarında ya da eğitim kurumlarında bilgisayarı esnek şekilde yönetmek,, müthiş sonuçlar doğurmuştur.  Sanallaştırmada tek bir merkez bilgisayardan pek çok cihaz kontrol edilebilir. 

Kısa Sürede Başarı Yakaladı

Sanallaştırma sistemler, ilk önce sadece fiziki donanımlar üzerinde bir esneklik sağlaması amacıyla oluşturuldu. VMware denemesindeki sunucu sanallaştırma süreci müthiş bir başarı yakaladı ve sanallaştırmanın tanımı zaman içinde daha da genişledi. Günümüzde bilgi teknolojilerinin neredeyse bütün alanlarında sanallaştırmanın imzasına rastlamak mümkün. 
Sanallaştırma en çok işletim sistemleri üzerinde kullanılıyor. Herhangi bir sistem üstünde diğer bir işletim sistemi sanallaştırma işleminden geçiyorsa bu durumda söz konusu aygıta sanal PC adı veriliyor. Esasen sanallaştırma bilgisayar içinde yer alan herhangi bir dosyadan farksızdır. Tıpkı diğer dosyalar gibi silme, isimlendirme, taşıma işlemleri yapabilirsiniz. Hatta dilerseniz Virtual Machine dosyanızı yeni bir bilgisayara kopyalayabilirsiniz. 
Oldukça ekonomik sonuçlar yaratan sanallaştırmada bilgisayarlar tamamen birbirinden bağımsız hareket eder. Tek bir makinede farklı programları çalıştırabilirler. Dilediğiniz bir sistemi bu sayede kolay ve hızlı bir şekilde test etmeniz mümkündür. Mesela XP işletim sistemi kullanıyorsunuz ancak uzun zamandır Linux işletim sistemine geçiş yapmak istiyorsunuz. Küçük risklerle, kayıpsız bir şekilde sanal pc üzerinde bu tip testlerinizi yapabilirsiniz. Yaratıcılığınıza bağlı olarak sanal bilgisayarlarınızı işlevsel olarak pek çok alanda kullanmak tamamen sizin elinizde.

Sanallaştırma Çeşitleri

Sanallaştırma türlerini dört ayrı grupta incelemek mümkündür:
  • Ağ Sanallaştırması
  • Sunucu Sanallaştırması
  • İşletim Sistemi Sanallaştırması
  • Depolama Alanı Sanallaştırması 
Ağ Sanallaştırması: Oluşturulan ağ ortamı sayesinde uçtan uca hizmet sağlamak mümkündür. Çoklu servis sağlayıcıları sayesinde sanal ağlar oluşturulur. Bugün küçük ya da büyük pek çok kuruluş, ağlarını sanallaştırma yoluna gidiyor. 
Sunucu Sanallaştırması: En yaygın sanallaştırma çeşididir. Kaynaklar ortak bir havuzda toplanır ve dengeli bir şekilde dağıtılır. Hem kullanım verimliliğini hem de performansı ciddi ölçüde artırır. 
İşletim Sistemi Sanallaştırması: Uygulamaları diğer sanal bilgisayarlara aktarabilirsiniz. Çeşitli güncellemeleri, yamaları vs. tüm sunuculara aynı anda dağıtabilirsiniz. Ayrıca programlarınız çalışır durumdayken OS bakımı yapmanıza olanak sağlanır. 
Depolama Alanı Sanallaştırması:  Fiziki depolama aygıtlarını tek bir alanda birleştirir. Ayrı ağlarda yer alan depolama alanlarını tek bir alanda toplar.

Sanallaştırmanın Faydaları Nelerdir?

Dezavantajlarının aksine sanallaştırma faydalarıyla ön plana çıkar. Faydalarının çeşitliliği bugün bu teknolojinin bu kadar yaygın olarak kullanılmasının en önemli nedenidir. Sanallaştırmanın yararlarına kısaca göz atalım:
  • Sanallaştırmayı yönetmek hiç zor değildir. Gerek sistemi kurmak gerekse de yönetmek için orta düzey bir bilgisayar bilgisi yeterlidir. 
  • Sanallaştırma işletim sistemlerindeki uyum problemini ortadan kaldırdı. Geçmiş dönemlerde bilgisayar ve bazı işletim sistemleri arasında uyumsuzluk oluşabiliyordu. Şu anda ise bir tek bilgisayarın içinde birden fazla işletim sistemi kurmak olası.
  • Hataların tespiti artık çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. 
  • Erişim kontrolü ile birlikte güvenlik düzeyi de artar. Bir sanal cihazdaki problem, diğer cihazları etkilemez. Diğer cihazlar yoluna sorunsuz şekilde devam ederler.
  • Kaynakların daha verimli ve etkin bir biçimde kullanılmasını sağlar.
  • Olası veri kayıplarını önler.
  • Risk almadan testler yapabilmenize zemin hazırlar.
  • Soğutma, elektrik, donanım gibi maliyetlerin artmasına engel olur.
  • Dilediğiniz uygulamayı ya da servisi esnek olarak birbirinden ayırabilirsiniz. Bu sayede de kaynak konusunda israf yaratmamış olursunuz. 

Sanallaştırma Programları

Sanallaştırma işlemlerini pratik bir şekilde uygulamak için çeşitli yazılımlardan ya da programlardan faydalanabilirsiniz. Bunun haricinde bazı manuel yöntemlere yönelmek de mümkün. Sanallaştırma için VMware, Virtualbox ve Parallels Desktop en popüler yazılımlar arasında gösterilebilir. CD sanallaştırmak adına ise Daemon Tools programı oldukça yaygındır. 

Neden Sanallaştırma?

Sanallaştırma fikri ortaya ilk atıldığında ana motivasyon ekonomiydi. Tek bir merkezden çok şey üretme hedefiyle çıkılan yolda istenen başarı sağlandı. Sanallaştırma ile beraber; bir adet fiziksel sunucu, çok sayıda donanıma sahipmişçesine üretkenlik sağlar. Bu gerçekten de bilgisayar teknolojisi için küçük çaplı bir devrim sayılır. Sadece tek bir bilgisayarda yeni yeni sunuculara kolayca yer açmak, sanallaştırma teknolojisi ile mümkün hale geldi. Özellikle iletişim çağı, bu gibi gereksinimleri daha da net şekilde ön plana çıkarmaya başladı. Kullanıcıların bu şekilde fiziksel sunuculara olan gereksinimleri ciddi düzeyde azalmıştır. Bu da çok ciddi maliyetlerden kurtulmak anlamına geliyor. 
Sanallaştırma sonrası CPU kullanımlarında çok ciddi bir azalma meydan geldi. Genelde fiziki sunucular CPU’nun %10’dan fazlasını ihlal ediyordu. Şimdi sanallaştırma sonrası bu oran %5 civarına düşmüş durumda. Bütün bu sebepler ve ayrıcalıklar, sanallaştırma teknolojisiyle tanışmak için yeterli nedenler olsa gerek. Özellikle bilgisayar üzerinden işleyen bir organizasyon yürütüyorsanız, sanallaştırma sizler için son derece akıllıca bir yol olacaktır. 

DSÖ : "Şu an hiçbir aşı çalışması, virüs üzerinde etkili değil"





DSÖ'nün aşı açıklaması korkuttu: Büyük umutlara kapılmayın

Dünya Sağlık Örgütü kafa karıştıran ve korkutan açıklamalarına devam ediyor. DSÖ Acil Durumlar Birimi Başkanı Dr. Mike Ryan, koronavirüs aşısı hakkında yorumlarda bulundu. Ryan, "Kovid-19 aşısı için büyük umutlara kapılmayın. Asıl soru, kitlesel üretime ne kadar süre içinde geçilebileceği. Şu an hiçbir aşı çalışması, virüs üzerinde etkili değil" ifadelerini kullandı.

D Acil Durumlar Birimi Başkanı Dr. Mike Ryan, pek çok ülkede vaka sayılarında şu an tanık olunan artışın korkulan ikinci dalga değil, ilk dalganın ikinci tepe noktası (pik) olduğunu vurguladı. Ülkelerin vaka sayılarındaki dalgalanmalara hazırlıklı olması gerektiğini belirten Ryan, devletlerin hastalığı mümkün olduğunca güçlü bir şekilde bastırmak zorunda olduklarını kaydetti.
"İKİNCİ DALGA GELDİĞİNDE İLKİNDEN GEREKLİ DERSLERİ ALMAK ZORUNDAYIZ"
Vaka sayılarındaki yerel ve bölgesel tırmanışlarla tam kararlılıkla mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan DSÖ yetkilisi, "Dünyayı ikinci büyük bir dalga sardığında ülkeler ilk dalgadan gerekli dersleri çıkarmış olmak zorunda" diye konuştu.

Ryan, vakalarla başa çıkabilmek için tüm hükümetlere vaka takip çalışmalarına ve sağlık sistemlerine odaklanılmasını önerdiklerini kaydetti.
"AŞI KONUSUNDA BÜYÜK UMUTLARA KAPILMAYIN"
Kovid-19'a karşı aşının hızlı bir şekilde kullanıma sunulabileceği yönünde umuda kapılınmaması uyarısı da yapan Ryan, "kitlesel aşılamaların ne zaman başlayabileceğine dair spekülasyon yapmanın akıllıca olmayacağını" belirtti.
Ryan, yıl sonuna kadar bir aşı adayının etkisinin kanıtlanmış olabileceğini kaydederek "Ancak asıl soru, kitlesel üretime ne kadar süre içinde geçilebileceği. Şu an hiçbir aşı çalışması, aşının virüs üzerinde etkili olduğuna dair bir işaret sunabilecek kadar gelişmiş durumda değil" dedi.
DSÖ merkezinin bulunduğu Cenevre'deki basın toplantısında konuşan DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesu da Kovid-19 hastalarının tedavisinde etkili olabilecek ilaçlarla ilgili klinik deneylerin ilk sonuçlarının iki hafta içinde elde edilmesini beklediklerini bildirdi.

Gelin-Kaynana İlişkilerinin Temel Sorunu



Gelin-Kaynana İlişkilerinin Temel Sorunu

İnsanlık tarihi boyunca gelin-kaynana ilişkileri günümüze taşındığı halinden çok da farklı bir seyir izlememiştir. Bu sorunun elbette kendine göre açmazları ve çıkmazları var. Bunları anlamaya çalışmak için bazı hususları derinlemesine incelemek,bu hususları ele alırken de ortaya çıkan sonuçları pratik etmek gereklidir.

 

Bu yazımızda gelin-kaynana ilişkilerinin neden olumsuz bir şekilde şekillendiğini, neden yapıcı davranışın ve yapıcılığın sonuç vermediği üzerinde durmaya çalışacağız.

 

Öncelikle en belirleyici unsurun yaşanılan toplumun sosyolojik yapısında gizli olmasıdır. Ataerkil toplumlarda erkek çocuk sahibi bir kadın olmanın verdiği statüsel gücün, başka bir kadın tarafından tanımlanmasına razı olmamak veya bu gücün paylaşılmasına razı olmamaktır. Bu gücün ataerkil toplumlarda sıklıkla görüldüğünü söyleyebiliriz.

 

Bir diğer husus ise erkeğin yetişkin gibi davranmaması hususudur. Burada erkek, kendi ailesinde sürekli kontrol edilen ve yönlendirilen bir birey olarak karşımıza çıkmaktadır. Karısı ve annesi arasında kalan bu erkek genellikle evlilik öncesi ailesinden olan bireylere daha fazla prim tanımaktadır.

 

Annelerin fazlasıyla sorunlar karşısında çocuklarını koruyucu bir karaktere sahip olması da bir başka husustur. Bu pozisyonda anne yani kaynana, oğlunun evliliğine sürekli olarak yarar-zarar dengesinde müdahil olabilmekte ve bu sebeple aile içerisinde huzursuzluklara sebebiyet verebilmektedir.

 

Ekonomik koşullar ise bir başka unsurdur. Günümüz ekonomik koşulları kimi bireyleri veya aileleri bir arada yaşamaya mecbur bırakabilmektedir. Tabi ki de bu birlikteliğin yaratmış olduğu sıkıntılar da mevcuttur. Bir arada yaşamanın kendine göre zorluklarını az-çok tahmin edebilirsiniz.

 

Çocuk bakımı burada en belirleyici unsurlar arasındadır. Yeni ve annelik konusunda deneyimi olmayan gelin fazlasıyla yardıma açık olduğu için durumlara rahatlıkla müdahale edilebilir bir açıklıktadır. Gelini bu yüzden sıklıkla eleştiren kaynana gelininin doğru bir şekilde çocuk yetiştirmediğinden yakınabilir. Kendi tecrübelerini  gelinine aktarırken dayatmacı olan kaynana sıkıntının kendinde değil gelinde olduğunu düşündükçe söylemler ve pratikler bu yönde gelişir.

 

Bir diğer unsur ise seçim.. Bazı konularda aile içinde tartışmalar çıkabilir ve erkek bu noktada annesi ve karısı arasında tercih yapmak zorunda kalabilecek durumlara gelebilir. Bu da gelin ve kaynanaarasındaki gerilimleri katlayabilir..


Çocuğunuzun Diksiyonunu Düzeltecek 6 Öneri

Çift yönlü, etkili ve güçlü mesajlara sahip bir iletişim kurmak için beden dili, jest ve mimikler, göz teması ve diksiyon olmazsa olmazlardandır. Özellikle konuşma becerilerinin yeni kazanıldığı dönemlerde diksiyon eğitimi oldukça önemlidir. Çocukların duygu, düşünce ve fikirlerini etkili bir şekilde ifade edebilmesi için bazı dil becerilerine hâkim olması gerekiyor. Çocuğunuzun diksiyonunu düzeltecek 6 öneriyi sizler için sıraladık.
Eğitim sizinle başlıyor
Çocuğunuzun diksiyonunu düzeltmeniz için dikkat etmeniz gereken en önemli kural iyi bir rol-model olmaktır. Çocuklar konuşma becerileri kazandığı yaş evrelerinde, öğrenimlerini rol-model alarak veya taklit yaparak gerçekleştirirler. Dolayısıyla sizlerin de iyi bir diksiyona ve dil kullanımına sahip olmanız gerekiyor. Bu sayede çocuğunuz, temel dil ve konuşma eğitiminde büyük bir avantaj yakalayacaktır.
Çocuklarınızı ikna edin
Çocuklarınıza etkili bir iletişim kurmak için güzel konuşmanın önemini anlatın ve onları ikna edin. Ancak güzel konuşma ile duygularını, düşüncelerini ve fikirlerini kolay ve etkili bir biçimde ifade edebileceklerini açıklayın.
Tekerlemeler ile çalışın
Tekerlemeler, diksiyon eğitimlerinin vazgeçilmezidir. Çocuğunuz ile birlikte yaptığınız diksiyon çalışmalarına tekerlemeleri mutlaka eklemelisiniz. Çocuğunuz yalnızca dil becerilerini geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda tekerlemelerin kültürel önemini de anlayacak ve eğitim sırasında oldukça fazla eğlenecektir.
Teknolojiden faydalanın
Televizyon izlemenin ve dijital oyunlar oynamanın dil gelişimi üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri bulunuyor. Çok uzun süre ekran karşısında kalan çocuklar tek yönlü iletişim kurma eğilimi gösteriyor. Ancak bu aşama ebeveyn kontrolünde gerçekleştirildiği takdirde çocuğunuzun dil eğitimine olumlu katkıları olabilir. Çocuklarınız duru bir Türkçe ile hazırlanan, diyaloga ve çok yönlü iletişime teşvik eden içerikler ile diksiyonunu bir adım öteye taşıyabilir.
Göz teması kurun
Güzel ve etkili bir konuşmanın etkisini, göz teması kurarak arttırabilirsiniz. Göz teması kurmak odağın tek noktada toplanmasına yardımcı olur ve verilen mesajı karşı tarafa daha güçlü bir biçimde geçirir. Dolayısıyla çocuklarınızla iletişim kurarken göz teması kurmaktan kaçınmamalısınız. Ayrıca bu esnada jest ve mimikleriniz ile beden dilinizi aktif bir şekilde kullanmanız çocuğunuzun diksiyonuna büyük katkı sağlayacaktır.
Kitap okumaya teşvik edin
Çocuklarınıza yaş gruplarına uygun kitapları belirli bir düzen ile okutun. Kitap okuma işlemini sesli bir biçimde yapın ve çocuğunuzun yanlış telaffuzlarını düzeltin. Bu sayede çocuğunuzun hem kelime dağarcığı artacak hem de diksiyonunda iyileştirmeler meydana gelecektir.

Dağ Bisikleti Yaparken Dikkat Etmeniz Gereken 4 Kural

Zorlu şartlarla mücadelenin yanı sıra yaşattığı adrenalinle de dikkat çeken dağ bisikleti, bisiklet tutkunlarının en fazla tercih ettiği sporlar arasında yer alıyor. Ancak dağ bisikleti yapmak sanıldığı kadar kolay bir spor değil. Dağ bisikleti yapmak için belirli bir bilgi birikimine, arazi ve bisiklet yetkinliğe sahip olmanız gerekiyor. Dağ bisikleti yaparken dikkat etmeniz gereken 4 kuralı sizler için araştırdık.
Arazi şartlarını iyi ölçün
Dağ bisikleti için seçilen rotaların zorlu şartlara sahip olduğu aşikâr. Dolayısıyla rotanızı belirlemeden önce araziye hâkim olmalı ve zorlu şartları iyi değerlendirmelisiniz. Zemin gereği sürekli manevralar yapmanız gerektiğini unutmayın. Ayrıca bisikletler arasındaki emniyet mesafesinin göz takibinde olmasına ve mesafenin korunmasına özen göstermelisiniz.
Sağlık ekipmanlarını yanınıza alın
Dağ bisikleti adrenalin dolu bir spor olduğu kadar aynı zamanda tehlikelidir ve sakatlanma olasılığı oldukça yüksektir. Dolayısıyla herhangi bir sakatlanma durumuna karşı sağlık ve güvenlik ekipmanlarınızı yanınızda bulundurmanız gerekiyor.
Dağ bisikleti ya da daha farklı bir spor yaparken ne zaman bir aksilikle karşılaşacağınızı ve sakatlık geçireceğinizi bilemezsiniz. Sizi ve sevdiklerinizi beklenmedik kazalara karşı koruyan Sağlıklı Yaşam Ferdi Kaza Sigortası ile olası kötü durumları aklınızdan silebilirsiniz. Yılda 1 kez ücretsiz check-up hizmeti sunmasının yanında kapsamı genişletilmiş Sağlıklı Yaşam Plus Ferdi Kaza Sigortası ile birlikte diş ve göz bakımı paketinden de ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Çeşitli koruyucular kullanın
Dağ bisikleti yaparken zorlu arazi koşullarının yanı sıra iklim şartları da sizleri zorlayacak etkenler arasında yer alıyor. Özellikle yaz aylarında yapacağınız yolculuklarda koruyucu merhem veya güneş kremi kullanmanızda fayda var.  Ayrıca parfüm kullanmamaya da dikkat etmelisiniz. Çünkü parfüm kullanımı arazide yer alan çeşitli böceklerin dikkatini çekecek ve sürüş güvenliğinizi engelleyecektir.
Yanınıza yiyecek ve su alın
Dağ bisikleti yaparken çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Yanınıza sizi idare edecek kadar yiyecek ve su almanız gerekiyor. Ayrıca bisikletiniz ile ilgili yaşayabileceğiniz sorunlara karşı donanımlı olmanız gerektiğini unutmayın. Aksi takdirde araziye çıkmamalısınız ya da tek başınıza yolculuk yapmamalısınız.

SOĞAN ÇORBASI TARİFİ


Malzemeler;
3 yemek kaşığı tereyağı

1/2 yemek kaşığı zeytinyağı

4-5 adet kuru soğan

1/2 çay kaşığı toz beyaz şeker

1/2 çay kaşığı tuz

1/2 çay kaşığı karabiber

2 yemek kaşığı un

6 su bardağı et suyu

1 bütün defne yaprağı

Üzeri için;
5-6 dilim ekmek

1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri

Soğan Çorbasının Hazırlanışı


Orta ateşte tereyağını büyük bir tencerede eritin. Zeytinyağı, yarım ay şeklinde doğranmış soğanları ve şekeri ekleyin. Soğanlar yumuşayana kadar hafifçe kızarana ve karamelize olana kadar pişirin. Tuz, karabiber ve unu ekleyin ve 1 dakika karıştırarak pişirin. Et suyunu ve defne yaprağını ekleyin. Kaynama noktasına getirmek için ısıyı artırın. Kaynadıktan sonra sıcaklığı orta-düşük seviyeye düşürün ve 30 dakika pişirin. Baget dilimlerini bir fırın tepsisine yerleştirin ve hafifçe kızarana kadar pişirin. Isıya dayanıklı çorba kaselerine çorba koyun. Üzerine ısıttığınız ekmek dilimlerinden birer tane ekleyin. Son olarak rendelediğiniz kaşar peynirini ilave edin ve 200 derecede kaşar peyniri eriyene kadar pişirin.

Dijital Diyet

Aile bireylerinin ve özellikle de çocukların dijital cihazları kullanarak geçirdiği süreyi sınırlamak genellikle büyük bir zorluktur. Son zamanlarda sıkça gündeme gelen dijital diyet ise aile bireylerinin teknolojiyi daha verimli kullanmasına, aynı zamanda da aile içi iletişimin daha sağlıklı kurulabilmesine olanak tanıyan en etkili yöntem. Peki dijital diyet nasıl uygulanır? Sizler için derledik.
Beyne mola imkanı tanıyın
Teknoloji hayatımızın her yerinde ve her anında. Ancak nöroloji uzmanlarına göre teknolojiyi aile hayatının tamamıyla merkezine koymak, aile üyelerinde beynin elektriksel aktivitesini ve işleyişini bozuyor. Özellikle akıllı telefonlar başta olmak üzere birçok dijital aletin çevreye zararlı enerji yaydığı da bir gerçek. Dolayısıyla aile üyelerinin sağlığını korumak için teknolojik aletlerin etrafta olmadığı zamanlar yaratın. Örneğin, akşam belli bir saatten sonra aile üyelerinin hiçbir dijital aletle vakit geçirmemesini sağlayın.
Teknolojisiz bir hafta sonu planlayın
Teknolojik aletler olmadan ailece ortak yapılabilecek, keyifle vakit geçirilebilecek onlarca etkinliğin olduğunu unutmayın. Dijital tüm araçları kısa bir süreliğine bir kenara bırakın. Sosyal medya hesaplarınızda anı belgelemek yerine ailenizle geçirdiğiniz anın tadını çıkarın.
Dijital cihazları bir eğitim kanalı haline çevirin
Dijital dünya engin ve sonsuz bir deniz gibi. Bir yerinden girdiğiniz zaman adım adım farklı noktalara gidebilir ve kendinizi geliştirmek için çok farklı alanlarda bilgiler bulabilirsiniz. Bunun için tüm dijital cihazlarla geçirdiğiniz vakti iyi değerlendirmeli ve kendinizi kişisel olarak geliştirebilecek, eğitiminize ve kariyerinize katkıda bulunacak bir bilgi hazinesi haline çevirebilirsiniz. Özellikle çocuklarınız için bu dijital dünyayı bir eğitim aracına çevirebilirsiniz.
Çocuklarınızı günümüzün dijital dünyasından korumak oldukça zor. Çepeçevre dijitalleşme ile çevrilmiş durumda bulunan, okullarında bile dijital eğitim gören çocuklarınız için siz de bu dünyayı bir eğitim aracına çevirerek doğru bilgiye ulaşmasını ve kendini geliştirerek geleceğe hazırlanmasını sağlayabilirsiniz. Hayat içerisinde karşılaşabileceğiniz olası risklerde çocuğunuzun eğitim masraflarını koruma altına almanızı sağlayan Çocuğumun Geleceği Eğitim Sigortası ile hem çocuğunuzun geleceğini bugünden güvence altına alabilir hem de çocuk gelişimi, psikolojik danışmanlık, göz ve diş sağlığı hizmetlerinden faydalanabilirsiniz.
Güne dijital araçlar olmadan başlayın
Uyandığınız anda cep telefonunuzu, tabletinizi ya da bilgisayarınızı kontrol etme isteğine karşı koyun. Bu istek yerine, çocuğunuzla veya evdeki evcil hayvanınızla iletişim kurun, egzersiz yapın, balkona çıkarak temiz hava alın, kahvaltınızı hazırlayın. Kısacası, güne dijital araçlar olmadan başlayın.
Teknolojiyi sofranızdan uzak tutun
Yemek sırasında dijital tüm araçları başka bir odada tutun ya da tamamen kapatın. Yemekte, aile bireylerinin gününün nasıl geçtiğine ve diğer ortak konulara odaklanın. Özellikle yemek zamanlarında hiçbir aile üyesinin masaya dijital cihazıyla oturmasına izin vermeyin. Ayrıca daha iyi bir uyku için teknolojik tüm aletleri yatağınızdan uzak tutun. Bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalın.
Akşam e-postaları kontrol etme alışkanlığından vazgeçin
Çok acil durumlar haricinde mümkün olduğunca akşam belirleyeceğiniz bir saat dışında e-postaları kontrol etme alışkanlığından vazgeçin. Mesajlaşma uygulamalarının da bağımlılık yaptığını, beyninizin ve ruhunuzun dinlenmesi olumsuz etkilediğini unutmayın.
Bildirimleri kapatın
Takip ettiğiniz sosyal medya mecralarından ve mesajlaşma uygulamalarından gelen bildirimler, günlük hayatımız içinde normal bir hal alsa da, dikkatimizin dağılmasına neden olmaktadırlar. Özellikle hem fiziksel hem de ruhsal olarak dinlenmeye ihtiyaç duyduğunuz anlarda bildirimleri mutlaka kapatın.

30.000 bin liralık cep telefonu !!!


Huawei Mate Xs'ten bahsediyoruz.

Son günlerde telefon üreticisi şirketler,koronavirüsün yarattığı kar marjı kayıplarından dolayı durumu böyle sübvanse edeceklerini düşünmüş olacaklar ki "NASIL OLSA TELEFONLAR AZ SATILIYOR... O HALDE BEN DE YÜKSEK FİYAT ÇEKERİM" diyerek karlarını korumayı amaçlayan bir stratejiye yöneldiler.. 

Apple,Samsung,Xiaomi derken olaya Huawei'nin de katılması piyasada pek çok telefon üreticisi firmanın aslında ne kadar zor durumda olduklarını göstermektedir.

Yüksek fiyatla yüksek kalite vaadeden Huawei de bir telefon tanıttı.. Huawei Mate Xs..

Etiket fiyatı 29.999 lira olan bu telefonun kullanıcılara ne kadar hitap ettiği zamanla anlaşılacak bir konu. Bu üretimlerle beraber temel bir soru akla geliyor:"ÜRETİM,TÜKETİCİ ODAKLI MI YAPILIR YOKSA TÜKETİCİLERİN TALEPLERİNİ BELİRLEYEN ŞEY ÜRETİM MİDİR?"

 


Artık Arabalarda Akıllı !




Artık Arabalarda Akıllı !




Turkcell Kopilot ile Arabanızın ve Sevdiklerinizin Güvenliğini Sağlayın!


Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç zorlanmadığı bir Utopia ülkesine götürüldü. O zaman ne yaparlardı bu insanlar?

Schopenhauer’un Hayatın Anlamı adlı eserinde bahsettiği bu durum aslında sahip olduğumuz şeyler üzerinde uygulanabilse çok daha ağrısız dönemler geçirip asıl odaklanmak veya ilgilenmek istediklerimize daha fazla zaman ayırabiliriz.

Şehir hayatında araba sahipliği de aslında biraz bu alana giriyor. Sahip olduğunuz arabada aklınız kalmadan geçireceğiniz zamanları veya siz arabada değilken sevdiklerinizin güvenliğini sizin yerinize düşünen birisi olsa nasıl olurdu?

İşte Turkcell’de bu ihtiyaçtan yola çıkarak Kopilot’u geliştirmiş. Kopilot’un benzersiz özelliklerinden yararlanmak için, Turkcell’in makineler arası iletişimi sağlayan Kopilot tarifesine abone olarak alabileceğiniz, bir adet Turkcell Kopilot cihazı ve akıllı telefonunuza kolayca indirebileceğiniz ücretsiz Turkcell Kopilot uygulaması yeterli. Sistemi özetlemek gerekirse, Kopilot cihazının içinde bir adet Turkcell sim kart bulunuyor ve cihazı aracınıza taktığınızda, otomobiliniz ile akıllı telefonunuzu eşleştirmenizi sağlıyor. Ve bu sayede aracınızın tüm dijital verilerine akıllı telefonunuzdan ulaşabiliyorsunuz.

Kurulum ise çok basit. Cihazınızı, aracınızda bulunan OBD soketine takıyorsunuz. Bu soketin yeri, aracınızın marka ve modeline göre farklılık gösterebilir. Uygulamada bu soketin yerini bulmanız için bir kılavuz da mevcut.

Turkcell Kopilot’un ana ekranından tüm sürüş bilgilerinize kolayca ulaşmak mümkün. Klasik bir araç takip çözümünün sağladıklarından çok daha fazlasını sunan uygulamanın Seyahat Günlüğü bölümünde; yaptığınız yolculuklarda nereden nereye gittiğinizi harita üstünde görebilir, kaç kilometre yol aldığınızı, ne kadar yakıt tükettiğinizi ve ne kadar sürede ulaştığınızı, tüm ayrıntılarıyla kolayca öğrenebilirsiniz. Yakıt tüketiminin çok önem kazandığı şu günlerde, otomobilinizi bu sayede çok daha verimli ve tasarruflu bir şekilde kullanabilirsiniz.

Ana ekrandan kolayca ulaşabileşeceğiniz bir diğer bölüm ise Kontrol Sizde özelliği... Bu bölümde Vale modu, Ebeveyn modu ve Güvenli mod bulunuyor. Tek dokunuşla aktif hale getirebileceğiniz bu modlar, aracınız sizin belirlediğiniz limitler dışında kullanıldığında size haber veriyor. Diyelim ki aracınızı valeye teslim ettiniz ya da bir yere gitmesi için çocuğunuza verdiniz; eğer sizin belirlediğiniz hız limiti veya uzaklık limiti aşıldıysa anında bilgilendiriliyorsunuz. Güvenli mod’da ise aracınız bir yerde park halindeyken; bir sarsıntı olduğunda, aracınızın motoru çalıştığında ya da hareket ettiğinde bunun bilgisi o an akıllı telefonunuza sizin tercihinize göre arama veya bildirim olarak geliyor. Yani bu fonksiyonu, bir dijital alarm olarak kullanmak mümkün. Zaten Turkcell Kopilot da bunu “Dijital Anahtar” olarak uygulamada adlandırmış.

Turkcell Kopilot, sahip olduğu teknoloji sayesinde sürücünün yorgunluk durumunu da takip ediyor ve onu alarm vererek uyarıyor. Hatta bunu sürücüyü kahve molasına davet ederek hoş bir şekilde yapıyor. Ayrıca otomobile gelen darbeleri de analiz ederek olası kaza durumlarında uygulamada önceden tanımlanmış kişilere, anında bilgilendirme gönderebiliyor.

Otomobiliniz ile ilgili harcamalarınızda  kullanabileceğiniz Turkcell Kopilot’un Size Özel menüsü sayesinde ise; kaskonuzu yaptırabilir, periyodik bakım hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Ayrıca özel şoför hizmeti ile  aracınızı kolayca muayene ettirebilir, ikame araç talep edebilir ve hatta kolayca lastik satın alabilirsiniz.  Üstelik tüm bu hizmetlerden; Turkcell işbirlikleri sayesinde indirimli olarak  faydalanabilirsiniz.

Bütün bu özellikler dışında daha pek çok yenilik, Turkcell tarafından sürekli olarak geliştirilmeye ve Turkcell Kopilot’un yeni fonksiyonları arasına katılmaya devam ediyor. Siz de Turkcell Kopilot’un bu ayrıcalıklı dünyasına katılmak isterseniz en yakın Turkcell mağazasına uğrayabilir veya turkcell.com.tr’den siparişinizi verebilirsiniz

7 Basit Yazı Stili Değişikliği ile Ortalama Oturum Süresi Arttırmak

                                                                                                                                                          
                                                                                                                                                                                                                                 En İdeal Yazi Tipi ve Boyutu

Bir blog veya web sitesi için yazı fontu, yazı font büyüklüğü, yazı arkaplan rengi, paragraf uzunluğu, satır boşluğu, okunabilirlik ve yazının taranabilir oluşu o kadar hayati bir öneme sahiptir ki, içeriğiniz ne denli kaliteli olursa olsun, yazı okunabilirlik kaliteniz maximum seviyede olmadıkça potansiyel okuyucunuzu her zaman kaybedersiniz.
İçerik okunma oranını, sitenizin ziyaretçi sayısını ve en önemlisi sitenizde geçirilen süreyi arttırmak istiyorsanız, bir yazı yazarken yazının teknik unsurlarınada mutlaka özen göstermelisiniz.
Peki, bir blog için en ideal ve en iyi yazı tipi (fontu) nedir ? Yazı tipimizi seçtik peki seçtiğim yazı tipi için en ideal ve en iyi font boyutu (yazı boyutu) nedir ?
Tabii okunabilirlik kalitesi sadece yazı tipi ve yazı boyutu seçmekle bitmiyor. Yazı tipi kadar önemli diğer faktörlerde var. En ideal arkaplan rengi yada en ideal paragraf uzunluğu gibi.
Başarılı bir blog sahibi olmak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken noktalardan bir taneside tüm bu kriterlere uygun yazılar yazıyor olmanız. Yapıcağanız 7 basit yazı stili değişikliği ile, okuyucu ve yorum sayınızı arttırmanız mümkün.

En iyi Yazı Boyutu – Font Büyüklüğü

İdeal font büyüklüğü yıllardır en çok tartışılan konulardan bir tanesi olmasına rağmen hala kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Fakat bir web sitesi için çoğunluğun kabul ettiği en ideal ve en iyi yazı boyutu 14px – 18pxaralığıdır.
Bu tamamen insaların okuma alışkanlığıdan gelen bir px aralığıdır. Genellikle kitaplarda yazı boyutu olarak 12 px kullanılır. Kitaplar için bu, insalığın yüzyıllardır süregelen okuma tecrübeleri sonucunda şekillenmiş en ideal yazı boyutudur.
Dolayısıyla, sitenizde yayınladığınız yazılarınızın yazı boyutunun kitaplarda kullanılan yazı boyutuyla aynı olması, site yazı boyutunuz için en ideal olanıdır. Bu şekilde yaparak, yani kullanıcıya alışık olduğunu vererek, potansiyel okuyucuyu kaybetme riskini almamış olursunuz.
en iyi yazı boyutu - en ideal yazı boyutu ne olmalı ?
Genellikle bilgisayar ekranından okuma uzaklığımız 50 – 60 cm aralığındayken, bu uzaklık kitaplarda 25- 30 cm aralığında oluyor.
Dolayısıyla, kitapları kendimize bilgisayar ekranından daha yakında tutarak okuduğumuz gerçeğini göze alarak, doğru orantılı bir şekilde web site yazı boyutunda arttırıma gitmeliyiz.
Yani kitapta 12px boyutunda yazılmış bir yazı, bilgisayar erkanında 16px olmalı ki, aynı okuma rahatlığına erişebilelim.
Not: Tabii her yazı fontunun 16px’i aynı büyüklükte olmuyor. Demek istediğim Times News Roman ile Open Sans yazı tiplerinin 16px’lik boyutları milimetre hesabıyla ölçüldüğünde aynı değil, zaten bu sebeple en iyi font büyüklüğü 14 – 16px aralığında.
WPMAVI Yazı Tipi ve Boyutu: Blogumda kullandığım yazi tipi Open Sans, yazı boyutu ise 14.7 px. Peki bunu nasıl belirledim ? Okumaya devam :)

En İyi Yazı Tipi – Yazı Fontu

En iyi yazı tipi yada yazı fontu nedir ? sorusu bir çok web tasarımcısı için her zaman cevabı aranan, fakat net bir cevap bulmanın her zaman için zor olduğu bir soru olmuştur.
#Blog için en iyi yazı tipi seçerken, insanların internette, kitaplarda, gazetelerde, dergilerde okumaya alışık olduğu, gözüne farklı gelmeyen, alışkanlıktan dolayı okumada rahat hissettiği yazı tipleri seçmeye dikkat edin.
#Farklı yazı tipleri,  kitaplarda kullanılan (alışık olunan) yazı tiplerinden görsellik olarak çok daha güzel görünse de, insanlar alışık olmadığı yazı tiplerini okumakta her zaman zorluk çeker. Buda potansiyel okuyucuyu kaybetmenize sebep olur.
Bu sebeple, blogunuz için en iyi yazı fontu, genele uymak olacaktır. Peki, internette en çok kullanılan yazı tipleri neler ? İşte, bende sizlerle webte en yaygın olarak kullanılan 10 google yazı tipini paylaşacağım.

En iyi yazı tipi - en iyi yazı fontu1- Open Sans:Kendi blogumda da kullanıdğım bu yazı tipi, web üzerinde en çok indirilen ve kullanılan google yazı tipidir. Open Sans oldukça temiz, profesyonel ve en önemlisi basit bir yazı tipidir.
Okunabilirliği oldukça yüksek ve kullanıcı dostu olan Open Sans, başlıklar, alt başlıklar veya içerik için biçilmiş kaftandır.
Popülerlik: Open Sans, Google üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 21,208,717,413 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
Open sans yazı tipi populerligi
Kombine: Roboto, Oswlad ve Lato yazı tipleri, Open Sans ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

blog için en iyi yazı fontu - websitesi için en iyi yazı fontu2- Roboto:Android işletim sisteminin de yazı tipi olarak kullandığı Roboto, oldukça modern ve profesyonel bir görünüme sahip ve internet üzerinde en çok kullanılan 2. google yazı tipidir.
Geometrik şekiller ve eğrilerin evliliği olarak adlandırılan Roboto yazı fontu, oldukça doğal bir okunma ritmine sahiptir. Roboto’da yine aynı şekilde, başlıklar, alt başlıklar veya içerik yazı fontu olarak rahatlıkla kullanılabilinir.
Popülerlik: Roboto, Google font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 14,273,615,031 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
google font Roboto yazı fontu popülerliği
Kombine: Open Sans, Lato ve Droid Sans yazı tipleri, Roboto ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

en iyi yazı tipi - en iyi yazı fontu3- Lato:Lato internet üzerinde en çok kullanılan 3. google yazı tipidir. Polonyo dilinde “yaz” anlamına gelen lato, yazıya sıcak bir hava katmayı amaçlarken, aynı zamanda güçlü yapısıyla da ciddiyetten ödün vermiyor.
Popülerlik: LatoGoogle Font API üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 4,637,586,479 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
Lato yazı tipi popülerliği
Kombine: Open Sans, Source Sans Pro ve Roboto yazı tipleri, Lato ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

en iyi yazı fontları - en iyi yazı tipleri
4- Oswald:Oswald, masaüstü bilgisayar, laptop ve mobil cihazların web tarayıcılarında kullanılmak için tasarlanmış bir yazı tipidir.
Popülerlik: Oswald, Google Font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 3,604,688,355 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
en iyi yazı fontları - en iyi yazı tipleri
Kombine: Open Sans, Droid Sans ve Roboto yazı tipleri, Oswald ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

Lora yazı tipi - en iyi font
5- Lora:İyi dengelenmiş, çağdaş bir yazı tipi olan Lora başlıklar ve alt başlıklar için ideal olmasada body alanı, yani içerik kısmı için biçilmiş kaftandır.
Popülerlik: Lora, Google font API üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 2,586,887,347 kere servis edilmiş. Fakat Türkiye’deki kullanımı oldukça düşük. Bu sebeple, lora yazi tipini kullanmaktan uzak durmanızı tavsiye ederim.
en iyi yazı fontu - en iyi font - en iyi yazı tipi
Kombine: Open Sans, Lato ve Ubuntu yazı tipleri, Lora ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

Source sans pro yazı tipi - en profesyonel yazı tipi
6- Source Sans Pro:Source Sans paylaştığım en iyi yazı fontu listesinde populerlik açısından en iyi sıralamaya sahip olmasada şüphesiz ki en profesyoneli. Her türlü font büyüklüğünde okunabilirliği en üst seviye tutmayı başarabilen tek yazı tipi diyebilirim.
Popülerlik: Source, Google font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 2,109,051,887 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
en çok kullanılan yazı tipi - en çok kullanılan yazı fontu
Kombine: Lato, Open Sans ve Roboto. yazı tipleri, Source Sans Pro ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

en iyi yazı tipleri - en iyi google yazı fontları7- Raleway:Zarif ve ince bir yazı stiline sahip olan Raleway, başlıklar ve alt başlıklar için en çok kullanılan yazı tipidir.
Popülerlik: Raleway, Google font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 1,714,153,782 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
raleway yazı tipi ne kadar yaygın
Kombine: Droid Sans, Lobster ve Droid Serif yazı tipleri, Raleway ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

google yazı tipleri pt sans yazı fontu8- PT Sans:Rusya’ya özel olarak üretilen bu yazı tipi, hem başlık, hem alt başlık hemde içerik kısmı için rahatlıkla kullanılabilir.
Popülerlik: PT Sans, Google font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 1,676,794,100 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
google font pt sans ne kadar kullanılıyor
Kombine: PT Serif, Lato ve Ubuntu yazı tipleri, PT Sans ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

google fonts Droid sans yazi tipi9- Droid Sans:Droid Sansz özellikle mobile cihazlarda okunabilirliği en üst seviyelere çıkarmak için tasarlanmış bir yazı fontudur. Eğer blog trafiğinizin büyük bir kısmını mobil cihazlardan alıyorsanız, Droid Sans yazı tipi sizin için biçilmiş kaftan.
Popülerlik: Droid Sans, Google üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 1,350,020,599 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
mobil için en iyi yazı fontu
Kombine: Droid Serif, Lobster ve Open Sans yazı tipleri, Droid Sans ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

google fonts ubuntu yazı tipi10- Ubuntu:Ubuntu işletim sisteminin yazı tipi olan bu yazı tipi, tamamıyla genel amaca yönelik üretilmiş bir yazı fontudur.
Popülerlik: Ubuntu, Google Font üzerinden web sitelerine sadece geçen hafta 1,193,251,040 kere servis edilmiş. Türkiye’de de kullanımı oldukça yaygın.
ubuntu yazı fontu popülerliği
Kombine: Open Sans, Droid Sans ve Roboto yazı tipleri, Ubuntu ile en iyi uyum sağlayan diğer yazı tipleridir.

En iyi Arkaplan Rengi – Yazı Arkaplan Renk Uyumu

Sitenizin ortalama oturum süresini, yani bir ziyaretçinizin, herhangi bir yazınızda ne kadar zaman geçirdiğini etkileyen diğer bir faktörde, sitenizin arkaplan rengidir.
Site arkaplan rengi, oturum süresini, yani bir ziyaretçinizin herhangi bir yazınızda ne kadar zaman geçirdiğini etkileyen kritik faktörlerden bir tanesi.
#Siteniz için en ideal yazı – arkaplan renk uyumu açık renk arkaplan üzerine koyu renkle yazmaktır.
#Diğer türlüsü, yani koyu arkaplan üzerine açık renkle yazı yazmak kesinlikle okuyucuyu yoracaktır ki inanın bana bu benim söylemim değil, bilimsel bir gerçektir.
Açık arkaplan üzerine koyu yazıda hem fikiriz fakat asıl tartışılan nokta ise, açık arka plan renginin tam olarak hangi renk olması gerektiği ?
Blogumu kurduğum ilk zamandan (2014) – 2015 haziran ayına kadar blogumda arkaplan rengi olarak beyaz kullandım. Fakat üzerine okuduğum bir kaç yazı üzerine, blogumun arkaplan rengini değiştirp, gri tonlarda bi renk tonu yapmaya karar verdim.


Sonuç ne mi ? Buyrun;
#Arkaplan rengi olarak beyaz kullandığım zamanlarda blogumun ortalama oturum süresi 1:40dakika iken,
Ortalama oturum süresinde arkaplan renginin önemi
#Gri tonları bir arkaplan rengine geçtiğimde ise ( yani tam olarak arkaplanda gördüğünüz renk ), blogumun ortalama oturum süresi 2:20‘lere ulaştı.
ortalama oturum süresini etkileyen faktörler
Peki neden gri ? Gri ton bir arkaplan rengi kullanmak neden bu kadar fark yarattı ?
  • Eksisözlük, uludagsözlük, shiftdelete, r10, wmaraci gibi Türkiye’nin önde gelen sitelerine bir bakın. Hepsi yazı arka plan rengi olarak gri ve tonlarını kullanır. Yani Türk internet kullanıcısı zaten hali hazırda gri yazı arkaplan rengine alışık.
  • Kitaplarda yine aynı şekilde yazı arkaplan rengi olarak genelde gri ve tonları kullanıyor. Yani zaten insanların sürükleyici, uzun yazılarda alışık olduğu renk gri.
  • Beyaz her ne kadar sade görünsede, bir süre sonra ister istemez gözü yoruyor. Ayrıca göz rahatsızlığı olan bir çok insan için sürekli beyaza bakmak oldukça rahatsız edici olabiliyor.
Eğer bir blog yazarıysanız, arkaplan rengi olarak gri ve tonları bir renk kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. En azından bir süre deneyin. Blogunuza bir şans verin. Sonuçları gördükten sonra kesin bir karara varabilirsiniz.

Satır Uzunluğu

Sitede geçirilen zamanı arttırmak, daha doğrusu ziyaretçilerinize keyifli bir okuma deneyimi sunmak için uymanız gereken diğer bir kural ise, satır uzunluğunuzu 45 ila 75karakter arasında tutmak.
75 Karakter Üstü:Ziyaretçileriniz bir satırı okumaya başladığında, eğer satır uzunluğu 75 karakteri geçiyorsa, okuyucu hem bir sonraki satıra geçiş yaparken kaybolacak, hemde hiç bitmeyecekmiş hissine kapılıp, okumaktan vazgeçme eğilimine girecektir.
45 Karakter Altı:Bir ziyaretçi 45 karakterden az bir satırı okumaya başladığında, bir anda satırın sonuna gelip diğer satıra geçeceği için satırlar arası geçiş zamanı çok kısa olacaktır. Sürekli bir alt satıra geçme işlemi okuyucu üzerinde sanki okurken hiç dinlenme şansına sahip olamayacakları hissi yaratıp, okumaktan vageçme eğilimine sebep olacaktır.

Satır Aralığı Boşluk

Satır yüksekliği, yani satırlar arasında ki boşluk okuma deneyimini etkileyen bir diğer önemli faktör.
İdeal satır arası boşluk oranı %130 ila %160arasında değişiklik gösterir. Bu oran aralığı sitenizin yazı tipi ne olursa olsun uygulanabilecek, yani her türlü yazı tipiyle uyum sağlayıp okurlarınıza keyifli bir okuma tecrübesi sağlayacak bir oran aralığıdır.
Şu anda okuduğunuz bu yazımda ve sitemin genelindeki tüm yazılarımda satırlar arasındaki boşluk %158 oranındadır.

Yazı Vurguları Kullanmak

Bir web site içeriğini okuyan insanların sadece 16%‘sı içerikte yazan her şeyi kelime kelime okuyor. Yani çoğu insan içeriklere tarama yoluyla göz atıyor.
Peki, sabırsız olan ziyaretçinizin sabır sınırlarını en fazla ne kadar zorlayabilirsiniz ve bunu nasıl yaparsınız ?
Tabii ki yazının içerisine bazı “kancaklar” takarak. Kancalardan kastım, yazının içerisinde yazı ritmini görsel olarak bozacak uyarıcılar.
Kalın, italic, yada altı –
üstü çizili yazılmış bir kelime uyarıcı olarak nitelendirilebilir. Fakat bu tür uyarıcıları neredeyse her web sitesi kullandığı için, sabırsız ziyaretçilerin bu uyarıcılara karşı hali hazırda bir bağışıklığı oluyor ve bu sebeple sadece bu uyarıcıları kullanmak onları yazıda tutmaya yetmiyor.
Bu durum için benim kullandığım çözüm ise, uyarıcıların dozunu arttırmak, yani en önemli, okuyucunun mutlaka okumasını istediğim noktalara renk uyumunu bozacak şekilde uyarıcılar koymak oldu. KırmızıYeşilMavi gibi.

Yapılan En Büyük Yanlışlar!

#Okuduğunuz bir çok blogda denk gelmişsinizdir, bazı bloglarda genel bakışta güzel bir görüntü oluşturması için satır uzunlukları eşit tutulur. Yani alttaki resimde olduğu gibi satırlar tam olarak aynı noktada başlayıp, aynı noktada biter.
Blog yazı tipi ve yazı akışı nasıl olmalı
Satırları hizaladığınızda paragrafın tümüne baktığınızda ortaya güzel, tatmin edici bir görüntü çıksada, ziyaretçileriniz yazıyı okumaya başladığında kelimeler arasında oluşan uçurumları fark etmeye başlayacak ve yazıyı takip etmekte zorluk çekeceklerdir. Buda ziyaretçiniz üzerinde kötü bir okuma deneyimi yaratıp, sitenizi terk etme eğilimi oluşturacaktır.
Bu sebeple siz siz olun, satır uzunluklarınızı eşitlemek gibi bir hataya düşmeyin. İnanın bana bu hatayı yıllarca blogçuluğa emek vermiş kişiler hala yapıyorlar ve kaybettikleri potansiyel ziyaretçilerin farkında bile değiller.
#Yazılarınızı düz bir duvar şeklinde, hiç bir şekilde paragraflara bölmeden, bölseniz bile paragraf uzunluğunu yine çok uzun tutarak kesinlikle ve kesinlikle yazmayın!
Alttaki resime baktığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kaç kişi bir web sayfasında yazılan herşeyi kelime kelime okuyor ki ?Bir blog yazısı yazarken yapılan hatalar - uzun paragraflar yazmak
İnsanlar genellikle aradıklarını yazının içerisinden anlık tarama yoluyla buluyor. Yazılarınızı parça parça paragraflara bölüp insanların taramasını kolaylaştırmazsanız ve insanlar istediklerine kısa sürede ulaşamazsa, sitenizi bir an önce terk edeceklerdir.
Neden potansiyel ziyaretçinizi kaybedesiniz ? Tek yapmanız gereken ise kanıtlanmış bazı genel kurallara uymak, yani;
Paragraflarınızı maximum 3 – 5 cümle, cümlelerinizide 30kelimeyi geçmeyecek şekilde yazmanız olacaktır. Bu şekilde yaparak, okuyucunuza çok daha konforlu bir okuma deneyimi sunmuş olursunuz.

Sizin Bu Konudaki Tecrübeleriniz Neler ?

İçerik okunma sayısını arttırmak, blog yorumlarını arttırmak, ziyaretçi sayısını arttırmak ve en önemlisi ziyaretçinin sitenizde geçirdiği süreyi arttırmak adına siz “Teknik” olarak ne tür yötenmler uyguluyorsunuz ?
İstatistiklerinizi, uyguladığınız yöntemleri sizde yorumlar kısmında ben ve değerli blogcu arkadaşlarımla paylaşırsanız, hep birlikte faydalı bir yazı oluşturmuş oluruz.

Umarım 7 Basit Yazı Stili Değişikliği ile Ortalama Oturum Süresi Arttırmak başlıklı yazımı yararlı bulmuşsunuzdur. Teşekkürlerinizi, yazımı sosyal mecralarda paylaşarak gösterebilirsiniz. Bu benim için fazlasıyla yeterli olacaktır.

ABONE OLUN